Bir Günün 24 Saat Olduğunu Kim Buldu? Zamanı Ölçmek mi, Toplumu Yönetmek mi? Bir siyaset bilimci için “zaman” yalnızca gök cisimlerinin hareketiyle ilgili değildir; aynı zamanda iktidarın en sessiz araçlarından biridir. Zaman, toplumu düzenlemenin, davranışları kontrol etmenin, vatandaşlığı biçimlendirmenin ve hatta düşünme biçimlerini yönlendirmenin bir aracıdır. Bir günün 24 saat olduğu fikri, masum bir astronomik hesaplama gibi görünür. Oysa bu hesap, tarih boyunca iktidarların, kurumların ve ideolojilerin şekillendirdiği bir düzenin sembolüdür. Peki, zamanı kim ölçtü, kim böldü, kim yönetti? Daha da önemlisi: Biz mi zamanı kullanıyoruz, yoksa zaman mı bizi kullanıyor? Zamanın İcadı: İktidarın En Eski Kurumu Zamanı bölmek, onu…
Yorum Bırakİnsan ve Yolculuk Yazılar
Beyin Sıvısı Akarsa Ne Olur? Toplumsal Normlar, Cinsiyet Rolleri ve İnsanın Yalnızlığı Üzerine Bir Sosyolojik Bakış Bir Araştırmacının Perspektifi: Beyin ve Toplum Arasındaki Bağ Beyin sıvısının akması, tıbbi bir terim olarak, genellikle bir hastalığın belirtisi ya da bir travmanın sonucu olarak algılanır. Ancak, bu basit biyolojik fenomenin, toplumsal yapılarla ve bireylerin sosyal etkileşimleriyle derin bir ilişkisi olduğunu düşündüğümüzde, konunun çok daha geniş bir perspektife sahip olduğunu fark ederiz. Sosyolojik açıdan bakıldığında, beynin sıvısının akması, aslında bireyin fiziksel ve ruhsal dengesinin, toplumun normlarına ve kültürel pratiklerine karşı nasıl etkileşimde bulunduğunu gösteren bir metafor haline gelir. Beyin sıvısının akması, yalnızca tıbbi bir…
Yorum BırakBir hikâye anlatmak istiyorum sana… Çünkü bazen bir uygulamayı anlamanın en güzel yolu, onun içinden geçen insanların hikâyesine kulak vermektir. “Kanka” uygulaması da tam olarak böyle bir şey: hayatın karmaşasında yolları kesişen insanların dijital bir dostluk köprüsü. Belki de sen de bir gün bu hikâyenin kahramanı olacaksın. Kanka Uygulaması Nedir? Bir Dostluğun Dijital Hali Bir sonbahar sabahıydı. Şehrin kalabalığına karışmış, günün telaşına dalmışken, Elif ve Mert farklı iki dünyada ama benzer bir yalnızlıkla yürüyordu. Elif, insan ilişkilerinde empatiyi rehber edinmiş, duyguları çözmekte usta bir kadındı. Mert ise hayatı stratejilerle yönetmeyi seven, çözüme odaklı, pratik bir adamdı. İkisi de çevresinde insanlarla…
Yorum BırakSıtma ve Ekonomi: Seçimler, Kaynaklar ve Toplumsal Refah Giriş: Kaynakların Sınırlılığı ve Seçimlerin Sonuçları Ekonomi, temelde sınırlı kaynaklarla yapılan seçimlerin bilimidir. Her bir birey, işletme ve toplum, sahip oldukları sınırlı kaynakları en verimli şekilde kullanmaya çalışırken, bu seçimler, toplumsal refahı doğrudan etkiler. Bu perspektiften bakıldığında, sağlık sorunları—örneğin sıtma gibi—toplumları zor bir ekonomik dengeye zorlar. Kaynaklar, bu hastalıkla mücadelede etkili tedavi yöntemlerinin, altyapının ve hizmetlerin sağlanması için sınırlıdır ve bu durum bireysel kararlar, piyasa dinamikleri ve toplumsal refah üzerinde derin etkiler yaratır. Sıtma, yalnızca sağlıkla ilgili bir sorun değil, aynı zamanda önemli bir ekonomik sorundur. Her yıl milyonlarca insanı etkileyen bu…
Yorum BırakSalt Gereklilik Kipi Nedir? Türkçede fiil kipleri, eylemlerin zamanını, koşulunu, dileğini veya gerekliliğini ifade eden dilbilgisel yapılardır. Bu kipler, cümlenin anlamını belirginleştirir ve iletişimi netleştirir. Bu kiplerden biri de “salt gereklilik kipi”dir. Salt gereklilik kipi, bir eylemin gerçekleştirilmesinin zorunlu olduğunu bildiren dilbilgisel bir özelliktir. Bu kip, fiil kök veya gövdelerine “-meli” veya “-malı” eklerinin eklenmesiyle oluşturulur. Salt Gereklilik Kipi ve Özellikleri Salt gereklilik kipi, dilek kipleri arasında yer alır ve zaman anlamı taşımaz. Bu kip, bir eylemin yapılmasının gerekli veya zorunlu olduğunu ifade eder. Örneğin: “Bu akşam mutlaka gelmelisin.” Bu cümlede “-melisin” eki, gelmenin zorunlu olduğunu belirtir. Salt gereklilik kipi,…
Yorum BırakKarakış Ayı Ne Demek? Tarihin Soğuk Yüzünden Günümüze Isınan Bir Hikâye Geçmişin izlerini sürerken, kelimelerin sadece anlamlarını değil, taşıdıkları duyguları da anlamaya çalışırım. Karakış kelimesi, tarih boyunca sadece bir mevsimi değil, insanlığın en zorlu dönemlerini, direnişini ve yeniden doğuşunu da anlatmıştır. Tarihçi olarak, “karakış ayı ne demek?” sorusuna bakarken yalnızca takvimdeki bir zamanı değil, toplumların içinden geçtiği soğuk, sert ama öğretici süreçleri görürüm. Karakış: Soğuğun Ötesinde Bir Anlam Karakış, kelime anlamıyla yılın en soğuk, en çetin dönemini ifade eder. Ancak bu tanımın ötesinde, karakış bir semboldür. Toplumsal dayanıklılığın, umudun ve yeniden doğuşun sembolü. Türk kültüründe karakış, yalnızca doğanın değil, insanın…
Yorum BırakKama Topuk: Kültürel Bir Sembolün İzinde – Küresel ve Yerel Perspektiflerden Bir Bakış Moda, tarih boyunca sadece giyimden ibaret olmadı; kimliğin, aidiyetin ve hatta başkaldırının sembolü oldu. “Kama topuk” da bu sembollerden biri. Peki kama topuk ne demek? Bu yazıda, kama topuğun hem küresel hem de yerel anlamlarını, kültürel yansımalarını ve günümüz toplumundaki yerini birlikte keşfedelim. Kama Topuk Nedir? Basit Bir Tanımdan Fazlası Kama topuk, topuğu yere düz bir şekilde uzanan, taban boyunca kalınlaşarak ayağa destek sağlayan ayakkabı modelidir. Yani klasik topuklu ayakkabılardan farklı olarak, topuk kısmı tabanın devamı şeklinde yükselir. Bu da hem konfor hem de yükseklik isteyenler için…
Yorum Bırakİlişkide Aldatmak Ne Demek? Bir Sevdanın İçinde Kayıp Gitmek Bir Hikâyeyle Başlayalım… Ayşe, elinde kahvesiyle pencerenin önünde durdu. Yağmur, camdan aşağı usulca süzülürken içinden bir şeyler de aynı hızla akıp gidiyordu. “Nasıl oldu da buraya geldik?” diye sordu kendi kendine. Oysa başlarda her şey bir masal gibiydi. Mehmet’le yolları kesiştiğinde, dünyası yerinden oynamıştı. Mehmet’in sakinliği, çözüm odaklı zekâsı, ona güven veren planlı tavırları… Hepsi Ayşe’nin ruhunu sarmış, ona bir liman olmuştu. Ama işte aşk dediğin, sadece liman değil, bazen de fırtınadır. Ayşe, bir gün telefonunda hiç beklemediği bir mesajla sarsıldı. “Onunla buluşabilir miyiz?” yazıyordu mesajda. Gönderen, Mehmet’in eski sevgilisiydi. Ayşe,…
8 YorumBozcaada’da Hangi Filmler Çekildi? — Sinemanın Felsefi Aynasında Bir Ada Düşü Bir Filozofun Başlangıcı: Görünenin Ötesinde Görmek Bir filozof için dünya, görünen şeylerden ibaret değildir. Her imge, her sahne, her sessizlik; varlığın başka bir yüzünü fısıldar. Bozcaada da böyle bir yerdir: sadece bir ada değil, bir düşünce biçimidir. Rüzgârın tuzla karıştığı bu küçük kara parçası, sinemada bir mekândan çok bir anlam hâline gelmiştir. “Bozcaada’da hangi filmler çekildi?” sorusu, yüzeyde bir bilgi arayışı gibi görünse de, derinde bir felsefi davettir: Gerçeklik nedir? Bir mekânın ruhu kameraya sığar mı? Bozcaada, bir sahne değil; bir karakterdir aslında. Onu izleriz, ama o da bizi…
8 YorumBire Bir De Nasıl Yazılır? İnsan Zihninin Derinliklerinde Bir Yolculuk Bir psikolog olarak her gün insan zihninin karmaşık katmanlarıyla karşılaşıyorum. Fakat bugün, bir kelimenin bile insan davranışları üzerindeki etkisini düşünürken kendimi şu soruyu sorarken buldum: “Bire bir de nasıl yazılır?” Bu, yalnızca bir dilbilgisi meselesi değil. Bu soru, aslında insanların iletişimde bire bir olma hâlini, samimiyeti, karşılıklılığı ve özdeşimi nasıl kurduğunu da açığa çıkarıyor. İletişim yalnızca sözcüklerin doğru yazılması değil; onların arkasındaki niyetin, duygunun ve bilişin de doğru iletilmesidir. O hâlde bu basit görünen soruya, psikolojinin büyüleyici merceğinden bakalım. — Bilişsel Psikoloji Boyutu: Algı, Dikkat ve Anlamlandırma Bilişsel psikoloji, insan…
Yorum Bırak